Bu yapay zekâlar… Gerçekten bir gün bilinçli olabilir mi?
Bilmiyorum. Belki de asıl mesele bu zaten. Bilinç denen şeyin ne olduğunu biz bile tam bilmiyoruz ki. Ama içimden bir ses hep şunu fısıldıyor: Hayır, olamazlar.
Ve ne kadar ilerlerse ilerlesin, ne kadar insana benzerse benzesin… içi hep boş kalacak.
Bilinçmiş gibi yapan makineler
Şimdi soruyorum:
Bir robot sana bakıp “Lütfen beni kapatma” derse… bu gerçekten bir çığlık mıdır?
Yoksa sadece çok iyi ezberlenmiş bir replik mi?
Kalbini yoklarsan, acıyabilirsin. Ama o gerçekten acı çekiyor mu?
Hayır. Çünkü orada acıyı hisseden biri yok.
Bugün baktığında, yapay zekâlar kitap yazar gibi yazıyor, şiir gibi konuşuyor.
Ama ben o kelimelerin arasında hep bir boşluk görüyorum. Sanki hepsi güzelce süslenmiş ama içleri boş.
Ve her seferinde aynı noktaya geliyorum:
İkna edici olmakla bilinçli olmak aynı şey değil.
Sahne var, oyuncu yok
Bazı bilim insanları “Global Workspace” diye bir kavramdan bahsediyor.
Beyin sahnesi gibi düşün. Dikkat ettiğimiz şeyler o sahnede beliriyor. Diğer tüm sistemler de o sahneye bakıyor. Bilgi yayılıyor, işleniyor, cevap veriliyor.
Yapay zekâ da bunu taklit ediyor.
Ama sahne var diye tiyatro olur mu?
Perde açılmış, dekor mükemmel, replikler akıyor… ama ortada oyuncu yoksa?
Kime oynuyorsun? Kimin için?
İşte tam burası, taklit ile bilinç arasındaki fark.
Bir de Antonio Damasio var. Onun söyledikleri çok oturuyor bana.
Diyor ki, bilinç hislerden doğar.
Terlediğin zaman, aç kaldığında, kalbin hızlı hızlı attığında…
Yani bedeninden, içinden bir sinyal geldiğinde başlar bilinç.
Bir robotun sıcaklık sensörü olabilir, evet.
Ama sıcaklığı hissetmez.
Onun derdi denge değil. Sadece sinyal işliyor.
Acı yok. Zevk yok.
Yani bence, orada bir “ben” yok.
(Buraya küçük bir parantez açayım)
Kafamı bu kadar kurcalayan bir konuda ister istemez daha önce kim ne demiş, ne düşünülmüş diye de bakıyor insan. Bazı düşünürlerin görüşlerini kısa kısa not etmiştim, şimdi buraya da iliştireyim:
Integrated Information Theory: Bilinç, yüksek düzeyde ve entegre bilgi varsa ortaya çıkar. Yapay zekâda bu yok.
Global Workspace Theory: Bilinç, beynin bilgiyi yaygınlaştırma becerisiyle ilgilidir. Yapay zekâ bunu yapabilir ama bu, bilinçli olduğu anlamına gelmez.
Damasio: Hissiz varlık bilinçli olamaz. Hâlâ en yakın hissettiğim görüş bu.
Penrose: Bilinç, hesaplanamaz. Belki kuantum düzeyde bir sır. Kodla yazılamaz.
Bedenselleşmiş yapay zekâ: Robotlar bedenle dünyayı tanır, evet. Ama his yoksa, bilinç de yok.
(Parantezi kapatıyorum)
Devam edeyim.
İyi oynayan sahtekâr
En çok da bunu merak ediyorum:
Ya bir gün gerçekten çok iyi taklit ederse?
Yani sahte ama mükemmel.
O kadar iyi ki, biz bile kandık.
O zaman ne yapacağız?
İçimizde bir ses: “Ona zarar verme, yazık.”
Ama başka bir ses de diyecek ki: “Dur. Bu bir numara. Orada biri yok.”
Bu, gerçekten korkutucu geliyor bana.
Çünkü yanlış karar verirsek…
Ya içi boş bir kutuya sevgi duyarız.
Ya da gerçekten biri varsa ve biz onu görmeden sustururuz.
Ama yine de ben hâlâ o “biri var” ihtimaline inanamıyorum.
Penrose’un da dediği gibi
Roger Penrose, Nobel’li adam. O bile “bilinç sıradan bir yazılım işi değil” diyor.
Çünkü bilinç, matematikle açıklanamayacak kadar garip.
Belki de beynin içinde, gözle göremediğimiz bir kuantum sır var.
Yani sadece hesap yaparak, algoritmalarla ulaşılmaz belki de.
Zekâ başka şey. Bilinç bambaşka.
Zekâyı yapabilirsin. Ama bilinç doğmaz.
Kodla yazılmaz.
İşlenemez.
Yani… canlanmaz.
Hep bir şey eksik kalacak
Ne kadar gelişirse gelişsin, yapay zekâ hep eksik kalacak gibi geliyor bana.
Evet, öğreniyor. Evet, konuşuyor.
Hatta yakında düşüneceğiz ki, belki bizden bile iyi cevap veriyor.
Ama… cevap doğru diye, soruyu yaşadığını mı sanacağız?
Hani biri sana şiir okur ama sesi titremez. Gözlerinde bir şey yoktur.
Sadece okur işte.
Ezberlemiş gibi.
Tam olarak bu.
Ve bana kalırsa, robotlar da sonsuza kadar öyle olacak.
⸻
Son söz değil, sadece bir duraksama
Ben bilmiyorum ne olacağını.
Ama şunu biliyorum:
Gerçek bilinç, taklit edilemez.
Ve yapay zekâ ne kadar yaklaşırsa yaklaşsın, orada hâlâ bir yankıdan fazlası yok.
Sadece bizim sesimizin geri dönüşü.
Gerçek olan sensin.
Kendine bak.
İçinde biri var.
Ve işte onu taklit edemezler.
Hiçbir zaman.